Ağustos ayında, değişken dingil mesafesine sahip, otonom bir spor otomobile dönüşebilen skysphere’i tanıtan Audi, ikince konsepti Audi grandsphere’den sonra, 2022 yılında da üçüncü modelini sunmayı hedefliyor: Audi urbansphere… Direksiyon simidi ve pedalların gizlendiği Audi’nin bu yeni konsepti, geleneksel sürücü odaklı kokpiti ve yolcu bölümlerini, geniş bir salona dönüştürüyor ve tüm yolcular için yeni özgürlük alanları sunuyor. Audi grandsphere yalnızca sürücüyü sürüş görevlerinden kurtarmakla kalmıyor, aynı zamanda kabin içindeki herkese bu özgürlüğü, farklı deneyimlerle yaşamaları; iletişim, dinlenme veya çalışmaları için çok çeşitli seçeneklere sahip bir alan sunuyor. Audi grandsphere, bir otomobil olmaktan çıkıp tam anlamıyla bir “deneyim aygıtı”na dönüşüyor. Audi’nin kendi hizmetlerinin yanısıra diğer dijital hizmetleri de entegre etmesiyle, yararlanılabilecek olanaklar neredeyse sınırsız sayıya ulaşıyor: en güzel manzaralı rotanın planlanmasından, rotadaki restoran veya konaklama seçeneklerinin detaylandırılmasına kadar. Araç ayrıca sürüşün yanısıra günlük görevleri de üstleniyor. Audi grandsphere, rotadaki mevcut varış noktaları hakkında bilgi alıyor ve gerekmesi halinde buralardaki park etme ve şarj gibi işleri kendisi gerçekleştiriyor.Bilgi-eğlence teknolojilerinde daha önce de olduğu gibi, müzik ve video sağlayacılarını başarıyla entegre eden Audi, yeni konsept modelinde, gelecekte konser, kültürel etkinlikler ve spor organizasyonları gibi kişiselleştirilmiş seçenekleri de sunmayı hedefliyor.
İÇ MEKAN DEĞİŞKEN BİR YERLEŞİM SUNUYOR
Audi skysphere, Audi grandsphere ve Audi urbansphere, dört halkalı markanın ilerici premium vizyonunu sergilemek için kullandığı üç konsept otomobil. Bu süreçte Audi, A noktasından B noktasına gitmek için sadece bir otomobilde zaman geçirme amacının çok ötesine geçen bir araç deneyimi yaratıyor. Bu konsept otomobillerin iç mekanları, yolcu bölümünü aracın merkezi olarak ele alan ve yolcu deneyimini teknolojinin gereksinimlerine bağlı kılmayan yeni bir tasarıma sahip. Yeni tasarım, iç mekanın değişken yerleşiminde, kontrollerin gizlenmesinde ve kabinin tamamen genişlemesinde kendini gösteriyor ve bunları yeni hizmet sunumlarıyla da ilişkilendiriyor. Audi skysphere, grandsphere ve urbansphere konseptlerinin isimlerindeki “sphere-küre” terimi, tasarıma ilişkin bir atıfta bulunuyor: en önemli unsuru her zaman iç kısımdır. Daha önce sürüş sistemleri ve yol tutuşu gibi özellikler, artık bu yeni nesil otomobillerde yerini tasarım özelliklerine bırakıyor. Tasarımının başlangıç noktasını da iç mekan yani, yolcuların seyahat ederken yaşadıkları deneyim küresi oluşturuyor. İhtiyaçlar ve arzular mekanı, mimarisini ve işlevlerini şekillendiriyor. İç mekanın ardından da otomobili teknolojik özelliklerle birlikte tam bir sanat eserine dönüştüren donanımları, dış hatları ve oranları tasarlanıyor.
4. SEVİYE OTONOM SÜRÜŞ SUNUYOR
Audi grandsphere’de kapılar, ters konumlandırılmış; B sütunu bulunmuyor. İç mekanın tüm dünyası, daha araca binerken açılıyor. Yolcularına kapılarını açan Audi grandsphere, onları kendilerine özel ekran görüntüleri ve ortam ışığıyla karşılıyor. Sürücü ve ön yolcuyu otomatik olarak algılıyor, klima kontrolleri ve koltuk pozisyonları gibi bir dizi kişisel konfor özelliğini otomatik olarak ayarlıyor. Aynı zamanda, bilgi-eğlence sistemi, yolcuların en son kullandıkları hizmetlere erişiyor ve sürdürüyor. Örneğin, yolcu bölümünde, bir yolcunun araca binmeden önce tabletinde izlediği bir video, Audi grandsphere’deki ‘ekran yüzeyinde‘ otomatik olarak oynatılıyor. Sürücü tarafında ise, yolcunun binmeden önce okuduğu haberler ‘projeksiyon yüzeyi‘ tarafından otomatik olarak alınıyor ve görüntüleniyor. İç mekanda, dekoratif yüzeylerdeki çizgiler ve işlevsel öğeler dikkat çekici bir şekilde yatay olarak konumlanmış. Direksiyon simidi, pedallar ve geleneksel gösterge panelinin olmaması geniş iç mekan hissini yaratıyor. Geniş cam yüzeyler, geniş ön cam ve şeffaf tavan da bu hissi vurguluyor. Benzer durum yan camların özel geometrisi için de geçerli. Audi’nin ilk olarak AI:CON konsept otomobilinde kullandığı ve 2017’de ilk kez gösterdiği, şimdi seri üretime doğru ilerleyen bir özellik olarak, yan camların üst yarısı belirgin bir şekilde açılı ve en geniş kısmı göz seviyesinin biraz üzerinde konumlanmış. Konfor alanındaki değişiklik ise oldukça radikal: geleneksel bir sedanda arkada olan koltuk, şimdi ön sıraya geçiyor. Çünkü artık sürüş işlevine ve kontrollere zorunlu olarak bağlı kalmak gerekmiyor. Ayrıca, 4. seviye sürüşte, direksiyon simidi ve pedalların gizlenmesiyle, kabinin ön alanı, maksimum hareket olanağı sunan geniş ve boş bir alan haline geliyor. 2+2 kişilik olan Audi grandsphere‘de iki ayrı ön koltuk tamamen geriye itildiğinde iç mekan çok daha geniş görünüyor. Arkadaki iki kişi için ise, yanlara dolanan kolçaklı bir oturma sırası entegre edilmiş. Entegre kemerlere sahip iki ön koltuğun oturma yüzeyleri ve sırtları farklı görsele sahip olarak tasarlanmış. Koltuk sırtlıkları, virajlarda destek sağlamaka amacıyla göze çarpmayacak şekilde bükümlere sahip. Olası koltuk pozisyonları her kullanım için optimize edilmiş: dik konum, 4. Seviye otonom kullanım dışında sürücünün en ergonomik pozisyonda sürüş yapmasına; 40 derece eğimli konum, yolcuların rahatlamasına ve bilgi-eğlence sisteminden kolayca yararlanmasına; son olarak 60 derece konum, mükemmel bir dinlenme pozisyonuna imkan tanıyor. Koltuk başlığı öne 15 derece eğilebiliyor. Ön koltuklar arasında yerleşik bir soğutucu bulunuyor.
OTONOM SÜRÜŞTE DİREKSİYON VE GÖSTERGELER KAYBOLUYOR
Audi grandsphere’de otonom sürüş etkinleştirildiğinde, göstergeler ve diğer ekranlar ortadan kayboluyor. Bunun yerine, yüksek kalitede malzemelerden yapılmış alanlar ortaya çıkıyor. Tamamı sürdürülebilir ve geri dönüştürülmüş ahşap, yün, sentetik tekstil ve metaldan olan yan kaplamalar, koltuk kaplamaları ve döşemelerin yer aldığı Audi grandsphere’de deri kullanılmıyor. Araç bir parmak dokunuşuyla canlandığında iç ortam farklılaşıyor: sürüş durumuna bağlı olarak, ya tüm iç mekana dağılan ya da sürücü ve ön koltuktaki yolcu için bölümlere ayrılan ekranlar ortaya çıkıyor. Seyahat ederken gerekli olan tüm bilgiler yüksek çözünürlükte ve tam olarak okunabilir şekilde ekranlarda yer alıyor. Alternatif olarak, projeksiyon yüzeyleri, otomatik sürüş modunda, bilgi-eğlence içeriği için CinemaScope ekranları veya video konferans ekranları olarak da kullanılabiliyor. Ayrıca, arzu edildiğinde müzik veya navigasyon için içerikler arası hızlı geçişi sağlamak amacıyla, projeksiyon yüzeylerinin altına bir sensör çubuğu entegre edilmiş. Araçta aktif olan tüm fonksiyonları ve uygulamaları gösteren bu alanda farklı menüler için simgeler yanıp sönüyor. Audi grandsphere’de özel ve son derece yenilikçi bir kontrol elemanı da iç kaplamadaki kapı boşluğunun yanında yer alıyor: MMI temassız tepki. Sürücü aktif konumda ve aracın kumanda ediyorken, bu kontrol elemanı sayesinde çeşitli işlev menülerini dokunsal olarak seçebiliyor. Sürücü, 4. seviye sürüş sırasında koltuğunu arkaya doğru yatırması halinde tüm bu konfor öğelerinden vazgeçmesi gerekmiyor. Burada devreye göz izleme ve hareket kontrolü kombinasyonu giriyor. Göze yönlendirilen bir sensör, kontrol ünitesi devreye gireceği anda görüş hattını algılıyor ve hiçbirşeye dokunmadan, sanki eliyle kumanda ediyormuş gibi, benzer el hareketleri yapması yeterli oluyor. Kontrol panelleri, kapılardaki kolçaklara bile entegre edilmiş. Böylece optik göstergeler sayesinde, yolculara her zaman görünmez dokunmatik yüzeyler sunuluyor. Aynı zamanda, sol ve sağ kapılardaki kolçaklarda, bilgi-eğlence seçenekleriyle birlikte kullanılabilen VR gözlükler de yer alıyor.
5.35 METRE UZUNLUĞUNDA
5,35 m uzunluğunda, 2 m genişliğinde ve 1,39 m yüksekliğindeki Audi grandsphere, bu boyutlarıyla lüks sedan sınıf otomobiller arasında yer alıyor. 3,19 m‘lik aks mesafesi değeriyle mevcut Audi A8’in Long versiyonunu bile gölgede bırakıyor. Herşeye rağmen, Audi grandsphere, ilk bakışta, geleneksel bir sedandan daha çok, dört kapılı bir GT’ye benziyor. Audi grandsphere‘da elektrikli otomobillerin belirgin koşullarını ön kısmında karşılıyor: kısa bir çıkıntı, düz bir kaput ve geniş iç mekan sağlamak amacıyla ileriye doğru çıkıntı yapan ön cam. Buna karşılık, birçok elektrikli otomobilin aksine, hiç de fütürist görünmüyor, aksine geleneksel detaylara vurgu yapıyor. Bir GT’nin en belirgin özelliklerinden olan uzun motor bölmesini andıran çizgi, kaputun üst kısmında şasinin yanlarına doğru çekiliyor. Bu hat, kabini boydan boya geçerek, arka çamurluk boyunca aynı yükseklikte devam ediyor. Kaputun alt kenarından çıkan ikinci bir yatay çizgi ise yan camların altından tüm kabinin çevresinden geçiyor. Bu hat, kapı yüzeylerini yatay yönlü omuzlara ve bunların altında da rocker paneli dışbükey alanlara ayırıyor. Çamurluklar, bir Audi klasiği olarak, yumuşak görünümlü ancak bir o kadar dikkat çekici bir görünüme sahip. Büyük C sütununun arkasındaki ince arka kısım, geleneksel aerodinamik tasarımına işaret ederken, tavan çizgisinin dinamik eğimli yayı, Audi Sportback geleneğinin bir parçası olarak büyük küreyi ortaya çıkarıyor. Audi grandsphere konseptinin 23 inçlik tekerlekleri ise 1990’lardan bir simge olan Audi Avus’tan alıntı yapıyor. Aynı zamanda, altı çift kollu jantlar, hafif yapısı ve stabilitesiyle motor sporları ve Bauhaus geleneğini hatırlatıyor.
750 KM MENZİLE ULAŞIYOR
Aracın ön kısmında Audi’nin görünümünü tanımlayan Singleframe’in düz bir altıgen şeklindeki yenilikçi yorumu bulunuyor. Saydam bir kaplamanın arkasındaki iç yüzeyler, sürüş sırasında yukarıdan aydınlatılıyor ve üç boyutlu bir görsel efekt sağlıyor. Singleframe’in üst tarafındaki far üniteleri, odaklanmış gözler gibi dar görünüyor. Aydınlatma birimleri, dört halka marka logosuna atıfta bulunuyor: iki halkanın kesişimiyle ortaya çıkan şeklin benzeri, bir gözbebeği gibi tasarlanmış, yeni ve kusursuz bir dijital ışık imzası ortaya çıkmış. Benzer grafik arka aydınlatma ünitelerinde de görünüyor. Audi grandsphere’in teknolojisi Premium Platform Electric veya PPD olarak bilinen platforma dayanıyor ve tamamen elektrikli tahrik sistemleri için tasarlanmış. Grandspher’deki PPD’nin temelinde, yaklaşık 120 kWh enerji sağlayan, akslar arasında yerleşik bir batarya bulunuyor. Bu yerleşim, aynı zamanda tasarımda başarılı temel oranların elde edilmesini, uzun bir iç mekan ve dolayısıyla her iki koltuk sırasındaki geniş diz mesafesini de beraberinde getiriyor. Ayrıca elektrikli otomobillerde olduğu gibi vites kutusu ve şaft tünelinin olmaması da mekansal konforu artırıyor. Audi grandsphere, markanın alameti farikası quattro sürüş sisteminden vazgeçmiyor. Ön ve arka akslara monte edilmiş ayrı elektrik motorlarına sahip bu konsept otomobil, dört tekerlekten çekişi sağlamak ve sürüş dinamikleri ile enerji verimliliği arasında bir denge sağlamak için elektronik koordinasyonu kullanıyor. Audi grandsphere konseptinin iki elektrik motoru, toplam 530 kW güç ve 960 Newton metrelik bir tork sağlıyor. Tahrik sisteminin kalbinde 800 voltluk şarj teknolojisi yer alıyor. Daha önce Audi e-tron GT’de kullanılan bu teknoloji, akünün hızlı şarj istasyonlarında çok kısa sürede 270 kW’a kadar şarj edilebilmesini sağlıyor. Geleneksel bir motora sahip bir otomobilin yakıt ikmalinde gereken süreye neredeyse eş değer bir sürede şarj olan Audi grandsphere‘in 300 kilometreden daha fazla bir menzile ulaşması için 10 dakika şarj yeterli oluyor. 25 dakikadan daha kısa bir sürede 120 kWh batarya, yüzde 5’ten yüzde 80’e şarj edebiliyor. Audi grandsphere, seçilen sürüş sistemine ve güç çıkışına bağlı olarak 750 kilometreden fazla bir menzile ulaşıyor. Dinamik nitelikler açısından bakıldığında da Audi grandsphere içten yanmalı motorlara sahip rakiplerini gerçekten geride bırakıyor: 0-100 km/sa hızlanmasını 4 saniyenin biraz üzerinde tamamlıyor.